Kaygı yazı dizisinin üçüncüsünde kaygı ile baş etme yollarından bahsedeceğim. Daha önceki yazılarda kaygının doğası ve nedenleri ile ilgili bilgi vermeye gayret etmiştim. Kaygı ile başa çıkmanın ilk adımı kaygıyı tanımaktan, doğasını bilmekten geçer. Kaygının gerekli ve hayati mi yoksa hayatı sabote eden bir şekilde mi ortaya çıktığını ancak kaygının işlevini ve doğasını bildiğimizde anlayabiliriz (Bakınız: Kaygıyla Yazı Dizisi /Kaygıyı Tanıyalım). Kaygıyı tanıdığımızda kaygının tamamen yok edilmesi, def edilmesi gereken bir duygu olmadığını, hayati bir işlevi olduğunu, bizi koruduğunu, bizi motive ettiğini biliriz. Dolayısıyla “kaygı” ile kurmak istediğimiz ilişkiyi daha net ve gerçekçi bir şekilde belirleyebiliriz.
Kaygının Etkilerini
Bilmek
Kaygının doğasını tanıdıktan sonra kaygının hayatınız
üzerindeki etkileri ile ilgili kısa bir değerlendirme yapmanız, kaygının
hayatınızı ne düzeyde ele geçirdiğini fark etmenizi sağlayacaktır. Bu noktada
kendinize sorabileceğiniz sorulardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz:
- Kaygı hangi durumlarda ortaya çıkıyor?
- Kaygının hayatınızdaki etkileri neler?
- Kaygı ne sıklıkla karşınıza çıkıyor?
- Kaygı hangi yoğunlukta ortaya çıkıyor?
Bu soruları sormak sizin hayatınızı esir alan kaygının
konumunu tanımanıza ve onunla nasıl, ne düzeyde baş edeceğinize dair bir fikir
sahibi olmanıza imkan tanır.
Kaygının deneyime
yakın tanımını yapmak
Kaygı herkesin hayatında farklı kostümlerle kendini
gösterir. Genel geçer bir kaygı tanımı olmasının ötesinde, her bireyin yaşadığı
“kaygı deneyimi” başkalarından tamamen farklıdır. Kaygının hayatınızdaki
rolünün farkına vardıktan sonra sizin yaşadığınız kaygının neye benzediğini
tarif ve tasvir etmeniz size daha aşina bir şeyden bahsetme imkanı verir. Kişisel
kaygı deneyimini tanımlamada yardımcı olacak sorular şunlardır:
- Kaygı olarak isimlendirdiğiniz duygunuzu düşündüğünüzde aklınıza nasıl bir imge/resim/renk vs. geliyor?
- Diğer bir ifadeyle, sizin şahsi “kaygı tecrübeniz” nasıl bir şey, bir adı olsa ne olurdu, neye benzetirdiniz?
Örneğin, sosyal kaygı bozukluğu ile terapiye başvuran bir
danışanımdan yaşadığı “kaygı deneyimi”ni tasvir etmesini, ne tür bir şey
olduğunu betimlemesini istediğimde “ürkek güvercin” benzetmesi ile tarif
etmişti. Bir başka danışanım yaygın kaygı bozukluğu deneyimini “kartopu etkisi”
olarak isimlendirmeyi tercih etmişti. Bu iki örnekte görüldüğü üzere biz
terapistlerin mesleki dil ile konuşurken kullandığımız terimler daha genel bir
çerçevede yer alırken, danışanların kendi tecrübeleri üzerine aktardıkları
tanımlamalar daha bireysel ve kişiye özgü bir biçimdedir. Dolayısıyla kendi
tecrübesini bire bir ifade eder. Böyle bir tanımlama yapmak neye yarar peki?
Öncelikle böyle bir tanımlama problemi ete kemiğe büründürür, somut bir düzleme
çeker. Somut ve aşina bir tanımlama yaptıktan sonra kaygıyı karşımıza alarak
onunla mesafemizi, kurmak istediğimiz ilişkiyi belirleme şansımız olur. Yani
“kaygı” bireyden ayrı, bağımsız bir hale gelir. Böylece kişi kendisinin
kaygıdan ibaret olmadığının, kaygının kendisinden ayrı olduğunu fark eder. Bu
da kişiye kendisini oluşturan kaygı dışındaki diğer yönlerine bakma imkanı
tanır.
Gevşeme egzersizleri
Kaygı ile baş etmede pratik bir şekilde bir rahatlama
sağlaması açısından size yardımcı olacak en işe yarar uygulamalardan bir tanesi
gevşeme egzersizleridir. Kaygı duyulan zamanlarda kaslar kasılır. Bu kasılmalar
kişiyi yorarak daha da strese sokar. Kaygı ile uyarılan sinir sisteminiz
bedeninizdeki kasları kasar; gevşeme egzersizleri ile bedeninizi
rahatlattığınızda ise tam tersi yönde etki yaparak gevşeyen kaslarımız sinir
sisteminin rahatlama moduna geçmesini sağlar. Gevşeme egzersizleri ile giderek
artan kaygının önüne geçerek durdurulması ve azaltılması mümkün hale gelir.
Gevşeme egzersizlerinin birçok çeşidi vardır. Gevşeme
türlerinden kendinize yakın bulduğunuzu, uygulama noktasında en pratik
gördüğünüzü tercih etmeniz faydalı olacaktır. Gevşeme türleri ve nasıl
uygulanacağı ile ilgili bilgi edinmek için yazının sonundaki linke
tıklayabilirsiniz.
Bu egzersizleri düzenli olarak uygulamak, örneğin her gün 10
ila 20 dakika kadar yapmak uygundur. Ayrıca, gevşeme egzersizlerini bir müzik
eşliğinde ve sakin bir ortamda yapmak faydalı olacaktır.
Erteleme egzersizi
Sizi kaygılandıran düşünceleri gün boyu düşünmek yerine
kendinize bir zaman dilimi belirleyerek (ör. 12:00-12:30 arası) yalnızca bu
aralıkta düşünmeyi kararlaştırarak bu zaman dilimi dışındaki vakitlerde
aklınıza gelen her kaygılı düşünceyi o zaman diliminde düşünmek üzere
erteleyebilirsiniz. Bu uygulama yayılmış bir şekilde kaygının kontrolden
çıkmasını önleyerek, sınırlandırılmış bir alanda kontrolünüz altında olmasını
sağlayacaktır.
Kaygıya mektup yazmak
Kaygıya karşı pozisyonunuzu belirlemek amacıyla kaygıya bir
mektup yazabilirsiniz. Bu kaygı ile aranızdaki ilişkiyi netleştirmenize
yardımcı olacaktır. Ayrıca bu mektup, gelecekte kaygı ile ilgili planlarınızı
da belirlemenize imkan tanıyacaktır. Çevirisini yapmış olduğum “Zor Zamanların
Üstesinden Gelmek” adlı kitapta kaygı yaşayan kişilerin yazdığı mektupların yer
aldığı “Kaygıya Mektuplar” bölümündeki mektuplardan iki tanesine örnek olması
açısından yazının sonunda yer vereceğim.
Uzmandan yardım almak
Kaygı bazen tek başınıza baş edemediğiniz bir noktada
olabilir. Bu durumda, bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ederim. Kaygının
tedavisinde, ilaçlar ve psikoterapi yöntemleri ya birlikte ya da tek bir tanesi
tercih edilerek kullanılır. Bunlardan hangi seçeneğin tercih edileceği her
vakada farklılık gösterir ve uzmanın durum değerlendirmesi sonucu karar verilir.
Kaygıya Mektup/ Örnek
1:
Sevgili Kaygı,
Bana yardım etmek
istemeni, zarar görmekten beni korumak istemeni anlıyorum. Bunu ifade etme
yolunun ise biraz aşırı olduğunu düşünüyorum. Beni koruman gereken şeylerin
kapsamını düşününce, aceleci ve kontrol edici davranmaktansa bir çözüm üretmeye
yardımcı olacak bir yolla kendini ifade edebilmeyi öğrenebilirsin. Aramızda
tesis edeceğimiz biraz anlayış ve saygı ile birlikte yaşamayı öğrenebiliriz.
En içten dileklerimle.
Kaygıya Mektup/ Örnek
2:
Sevgili Kaygı
Birkaç yılı aşkın
süredir birbirimizi tanımak zorunda kaldık ve birbirimizi çok iyi tanıyoruz.
Benim korkularımı ve kırılgan yanlarımı iyi biliyorsun. Sen ortaya çıktığında
açıkçası bu hiç işime yaramıyor. Bu, senin benim üzerimdeki gücünü anlamamı
sağladı. Senin uğramadığın iki hafta geçirmek bir mucize gibi görünüyor. Yakın
zamanda, bir gün seni sadece arada bir rastlaştığımız uzak bir arkadaş olarak
isimlendirebileceğimi umuyorum.
Gevşeme egzersizleri için bakınız:
İclal Eskioğlu Aydın
Uzm. Klinik Psikolog/ Yetişkin ve Ergen Terapisti
Yorumlar
Yorum Gönder